25 Kasım 2012 Pazar

Love and Power (Film Eleştirisi)

Bugün bütün dünyayı bir bilgisayar ekranına sığdırıp, uzağı yakınlaştırabildiğimiz, hatta iki parmakla var olduğumuz dünyanın gidişatını değiştirebileceğimiz bir ağ ortamında yaşamaktayız. Bundan yüzlerce yıl önce dünyanın bir bilgisayar ekranına sığabileceğini ya da  bize çok karmaşık gelen problemleri bir makinenin çözebileceği söylendiğinde, ancak filmlerde olur deyip geçerdik. Tıpkı Ayn Rand’ ın fantastik kitaplarında olduğu gibi.
   Makinelerin ve bilgi teknolojilerinin gelişimi insanların hayal güçlerinden ve her yeniliğin ortaya çıkarmış olduğu yetmezlikten doğmuştur. Yetmezlik olarak ifade ettiğim şey şudur;  ortaya çıkan ve hayatımıza kolaylık katan bu makineleri hiçbir zaman yeterli olarak görmememizdir. İnsanoğlu ortaya koymuş olduğu her yeniliği, her icadı hayal gücü, akıl ve mantığın bize sunmuş olduğu olanaklarla her seferinde daha geliştirmiştir.
    Dünya geneline baktığımız zaman; sürekli bir değişime, sürekli bir gelişme yaşanmaktadır. Güçlü olan toplumlar; ekonomik açıdan refah bir düzeye ulaşmış, politik açıdan belli bir standardı yakalamış, sürekli olarak gelişen, değişen ve hala gelişmekte değişmekte olan bilgi teknolojilerine ayak uydurabilen toplumlar bugün varlıklarını sürdürebilmektedirler. (ABD gibi). Fakat özellikle ekonomik açıdan gelişemeyen ve politik açıdan boşlukta olan toplumlar,  bu yeni bilgi teknolojilerine ayak uydurmakta güçlük çektiklerinden dolayı, amiyane bir tabirle geri kalmaya ve daha güçlü toplumların sözde korumaları altında sömürülmektedir. (Filmdeki Endonezya örneği gibi).
   Teknoloji bir anda ilerleme gösteren bir olgu değildir, tıpkı hükümet politikaları gibi.  Yeni bir teknolojinin yayılabilmesi, topluma adapte edilebilmesi için belli bir süreç gerekmektedir. Yeniliği kabul etmek kolaydır, fakat uygulamak zordur. Rand’ ın röportajında ifade ettiği gibi bencil olmamak gereklidir, küreselleşen dünyayla beraber paylaşımcılığın artması kaçınılmazdır.
   Bana göre yapılan her yeniliğin ardından; ister politik anlamda yenilik (American Revolution) ister şuan hayatımız her alanında var olan yeni teknoloji anlamında ortaya çıkan iki sonuç vardır. (Postman (1992: 4-5) "…her teknolojik yeniliğin tek taraflı etkisi olduğunu varsaymak bir hatadır. Her teknoloji hem bir külfet, hem de nimettir…" demektedir).  Birincisi, yeniliği gerçekleştiren toplum en kârlı toplumdur. Neden? Çünkü; bu toplumda ortaya konulan yenilikle ilgili yeni bir “Ürün” ve “Pazar” ortaya çıkmış olacaktır. Ortaya konulan ürün toplumun dikkatini çekebilecek bir ürün ise talep artar. Talep attıkça, yeniliği gerçekleştiren toplum kalkınmaya başlar. Yeniliği gerçekleştiren toplum kalkındıkça daha çok alternatif üretebilir. Zaten bugün üretebilen toplumlar sorunsuz bir şekilde yaşamlarını devam ettirebilmektedirler. İkinci olarak ise; yeniliği gerçekleştirmek yerine yeniliği adapte olmaya çalışan toplumlardır. Bu toplumlar yeniliği tüketen yani “Pazar” olarak nitelendirdiğimiz ve genelde üreten topluma göre zararlı olan toplumlardır. Bu toplumlardan politik, siyasi ve ekonomik anlamda çöküntü yaşayanlar en zararlı olanlardır. Olası bir kriz halinde büyük devletlerin hâkim olmaya ve kendi bünyelerine dahil etmeye çalıştıkları toplumlardır. (Endonezya gibi).
   1990’ lı yıllardan itibaren hayatımıza büyük ölçüde etki etmeye başlayan ve 2000’li yıllardan itibaren de tam olarak hayatımızın merkezine yerleştirdiğimiz ağ ve bilgi teknolojileri dünyamızın küreselleşmesinde önemli bir yere sahiptir.  İnsanlar bu ağ ve bilgi teknolojilerinin sayesinde artık zamandan ve mekândan bağımsız olarak birbirileri ile iletişim kurabilmekte, bilgi edinebilmektedirler. Bugünlerde aşırı talep görmekte olan soysal ağlar üzerinde “7/24” zaman geçirmekte hayatlarının her anını sanal ortamda teşhir etmektedirler. Ayrıca yaşanan bilgi patlaması dolayısıyla insanlar her türlü bilgiyi, özel yaşamları dahil olmak üzere  “bulut” olarak nitelendirilen internet ortamında depolamaya başlamışlardır. Evet, bu ortama istediğimiz kadar bilgi yükleyebiliyoruz; fakat hiç kimse bu ortamın güvenli olduğu yada kalıcı olup olmadığına dair garanti veremiyor. Yani bir gün “bulut” ortamına yüklediğimiz bilgilerin ortadan kayıp olması mümkün.
  Sonuç olarak, ağ ve bilgi teknolojileri geçmişten günümüze yavaş yavaş girmiş olup, bugün de hayatımızın her alanında var olup, bir nevi dünyamızın sanal ortamda küçülmesine neden olmaktadır. Hayatımızı kolaylaştıran bu teknolojiler iyi niyetle kullanılsa da kullanılmasa da, iyi ve kötü olarak çift yanlı sonuçlar ortaya koyarak giderek gelişmektedir.  Bu gün bütün disiplinlerin bu teknolojilerle iç içe olduğu düşünülürse, teknolojisiz bir yaşamın mümkün olmadığı ve olmayacağı ortadadır.

*Filme bu adresten ulaşabilirsiniz.( İlk Film)
http://topdocumentaryfilms.com/all-watched-over-by-machines-of-loving-grace/